Aile Hekimliği Uzmanlığı’nda Adalet, Hak Ve Eşitlik İstiyoruz!

SAYIN MİLLETVEKİLİM,
AİLE HEKİMLİĞİ UZMANLIĞI’NDA ADALET, HAK VE EŞİTLİK İSTİYORUZ!
Bilindiği üzere Aile Hekimliği ilk kez 1969 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, eş zamanlı olarak başta İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde bir tıp disiplini olarak tanımlanmış ve bu alanda uzmanlar yetiştirilmeye başlanmıştır. Aile hekimliği tüm tıp disiplinleri arasında çekirdek yeterlikleri ve temel ilkeleri en iyi tanımlanmış olanlarından birisidir.
Ülkemizde ise 1985 yılında başlayan aile hekimliği uzmanlık eğitimi, günümüzde 60 üniversite anabilim dalında ve 20 eğitim araştırma hastanesi kliniğinde, 200’ü aşkın öğretim üyesi/eğitim sorumlusu ile sürdürülmektedir. 2013 yılı itibari ile yaklaşık 2500 aile hekimliği uzmanı vardır ve bine yakın uzmanlık öğrencisi eğitimine devam etmektedir. 
Görüldüğü gibi aile hekimliği tıp disiplini, akademik alt yapı gelişimini tamamlamış ve tıbbın gelişimi ve çağın ihtiyaçları doğrultusunda sürdürmekte olduğu bilimsel etkinlikleri ve eğitim çalışmalarıyla uluslararası düzeyde bir olgunluğa erişmiştir. Uzmanlık eğitimine giriş, süre, bitirme aşaması, sonrasındaki zorunluluklar gibi konularda diğer tıp uzmanlık alanlarının eğitimleri ile aynı özelliklere sahip olup tıp öğrencileri ve tüm hekimler arasında saygın bir yeri vardır. Uluslararası platformlarda da oldukça etkindir.
ANCAK SON ZAMANLARDA ARKA ARKAYA YAPILAN BAZI GİRİŞİMLER, BU UZMANLIK ALANININ FİİLEN YOK EDİLMESİ ANLAMINA GELMEKTEDİR!
1. 02.11.2011 tarihli 663 sayılı KHK’nın geçici 9. Maddesinde, 2020 yılına kadar sistemde sözleşmeli olarak çalışan pratisyen aile hekimlerine Tıpta Uzmanlık Sınavına girmek ve altı yıla yayılmak suretiyle, yerlerinden ayrılmadan ve uzaktan eğitim yöntemleriyle uzmanlık hakkı tanınmıştır. 
Bu dönemde yaptığımız itirazlar sonucu, dönemin Müsteşar Yardımcısı, şimdinin Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Sayın Doç. Dr. Turan Buzgan, bu kararın gereksinimden kaynaklandığını, hızla aile hekimliği uzmanı sayısının artırılmasına ihtiyaç duyduklarını belirtmiştir.  Ancak kendisine mevcut uzmanlık eğitimi yoluyla kısa sürede çok sayıda aile hekimliği uzmanı yetiştirme konusunda destek olabilirsek bu maddenin uygulanmayacağını ifade etmiştir. Derneğimiz (TAHUD), var olan olanaklarla ve uzmanlık eğitim programı ve koşulları çerçevesinde her yıl ihtiyaç duyulan sayıda yeni aile hekimliği uzmanı yetiştirilmesi ile ilgili projesini Sağlık Bakanlığı’na sunmuştur. Ancak bugüne kadar olumlu ya da olumsuz bir yanıt alınamamıştır. 
2. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’ taslağında “Sözleşmeli aile hekimi olarak çalışanların uzmanlık eğitimi” başlığı altında yer alan geçici 5. maddede, sözleşmeli olarak çalışan aile hekimleri için aynı alanda farklı bir uzmanlık süreci tanımlanacağının altı çizilmekte ve “11.04.2011 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı ve İcrasına dair Kanunun geçici 9 uncu maddesi hükümlerine göre icra edilen aile hekimliği uzmanlık eğitimine giriş, eğitimin şekli, müfredat ve rotasyonların uygulama esasları Kurulca belirlenir” denmektedir.
Halbuki 2010 yılında Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK) kararı ile aile hekimliği eğitim içeriği ve rotasyon süreleri tıpkı diğer uzmanlık alanlarında olduğu gibi tanımlanmıştır. Kabul ettirilmeye çalışılan bu madde ile aynı alanda iki farklı uzman hekim yetiştirilme yolu açılmaya çalışılmaktadır. Bu yolun hayata geçmesi yalnızca aile hekimliği disiplini açısından değil tüm uzmanlık alanları açısından bir tehdittir.  Bugün aile hekimliği için önerilen çifte standart ya da standartların diğer uzmanlık alanlarından farklılaştırılması, ileride diğer disiplinler için de uygulanabilecektir.  
Bu yaklaşımın bir başka yorumu da, aile hekimliği uzmanlık eğitiminin koşullar ve içerik olarak aslından koparılarak yerinden uzmanlık eğitimine uydurulması şeklinde olabilir.  Böylece belki de dünyada ilk kez “Sağlık Bakanlığı’nın ihtiyaçlarına göre bir disiplin” geliştirilmiş olacaktır. 
 
3. 02.10.2013 tarihinde, Sağlık Bakanı Sayın Dr. Mehmet Müezzinoğlu, aile hekimlerine uzaktan eğitimle uzmanlık eğitimi imkanı ve mecburi hizmetten de muafiyet hakkı verileceğini ilan etmiştir.
“Müjde” olarak verilen bu haberde,  Sayın Bakan açıklamasına, UZAKTAN EĞİTİM VE SÖZLEŞMELİ AİLE HEKİMLERİNİN BUNA ÇEKİNGEN OLMAMALARI İÇİN (!!!) MECBURİ HİZMETTEN MUAF OLMAK kolaylığının sağlanacağını eklemiştir. Bu durumda biz mezuniyet sonrası eğitimlerden sorumlu kişiler olarak sizlere, “aile hekimliği uzmanlık eğitimini ÇEKİNMEDEN isteyerek, gönlüyle ve korkusuzca (!!!) seçmiş ve kendisine başka hiç bir avantaj sağlanmaksızın sadece ve sadece halka birinci basamakta nitelikli hizmet sunmak amacıyla aile hekimliği uzmanlık eğitimini tamamlamış ya da sürdürmekte olan asistanlar için ne yapılacaktır?” sorusunu iletmek istiyoruz.
SONUÇ OLARAK;
1. Uzmanlık eğitimine girişi, eğitimin içeriği ve koşulları bir ülkede standardize ve ilgili disiplinin akademisinin fikir birliği ile olmak durumundadır. Aile Hekimliği Akademisyenleri olarak bizlerin bu konuda sağlık yöneticileriyle bir fikir birliği ve işbirliğimiz bulunmamaktadır. 
2. Ülkemizin ve halkımızın gereksinimleri hükümetler kadar biz akademisyenlerin de sorunudur.  Akılcı, hakkaniyetli ve standartlara uygun çözüm önerilerimiz Sağlık Bakanlığı tarafından dikkate alınmamaktadır. 
3. Anayasa ve yasalar karşısında tüm yurttaşların eşitlik hakkı vardır. 
4. Yapılmak istenen, sorunların çözümü yerine sorunlara yenilerinin eklenmesidir. Mevcut uluslararası uygunluğu kabul edilen bir uzmanlık eğitimi yerine “aile hekimlerine uzaktan eğitimle uzmanlık eğitimi imkanı ve mecburi hizmetten de muafiyet hakkı verildiği” takdirde aynı uzmanlık alanı için iki farklı yasal statü ortaya çıkacaktır. Bu durum hekimler arasında bir haksızlık, eşitsizlik ve ayrımcılığa uğrama hissi yaratacaktır. Uygulama bir hak kaybı ya da haksız bir kazanca yol açacağından, hekimle beraber, ailesi, hastaları ve diğer sağlık çalışanlarını da etkileyen bir zulme dönüşecektir.  
5. Bu nedenle ulusal (Anayasa Mahkemesi) ve evrensel (AHIM) yargı yolu tüm vatandaşlara açık bir yol olmakla beraber; bir haksızlığı ve zulmü büyümeden engellemek, çözümü adalette, hakta ve eşitlikte arayanların önceliği olmalıdır.
Uzun vadede birçok olumsuz sonuçlar doğuracak olan bu durumun şahsınız tarafından dikkatle değerlendirilmesini ve haklı olduğumuz bu konuda desteğinizi saygılarımızla arz ederiz.
Prof. Dr. Okay BAŞAK
TÜRKİYE AİLE HEKİMLERİ UZMANLIK DERNEĞİ (TAHUD)
Merkez Yönetim Kurulu Başkanı

Bilindiği üzere Aile Hekimliği ilk kez 1969 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, eş zamanlı olarak başta İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde bir tıp disiplini olarak tanımlanmış ve bu alanda uzmanlar yetiştirilmeye başlanmıştır. Aile hekimliği tüm tıp disiplinleri arasında çekirdek yeterlikleri ve temel ilkeleri en iyi tanımlanmış olanlarından birisidir.

Ülkemizde ise 1985 yılında başlayan aile hekimliği uzmanlık eğitimi, günümüzde 60 üniversite anabilim dalında ve 20 eğitim araştırma hastanesi kliniğinde, 200’ü aşkın öğretim üyesi/eğitim sorumlusu ile sürdürülmektedir. 2013 yılı itibari ile yaklaşık 2500 aile hekimliği uzmanı vardır ve bine yakın uzmanlık öğrencisi eğitimine devam etmektedir. 

Görüldüğü gibi aile hekimliği tıp disiplini, akademik alt yapı gelişimini tamamlamış ve tıbbın gelişimi ve çağın ihtiyaçları doğrultusunda sürdürmekte olduğu bilimsel etkinlikleri ve eğitim çalışmalarıyla uluslararası düzeyde bir olgunluğa erişmiştir. Uzmanlık eğitimine giriş, süre, bitirme aşaması, sonrasındaki zorunluluklar gibi konularda diğer tıp uzmanlık alanlarının eğitimleri ile aynı özelliklere sahip olup tıp öğrencileri ve tüm hekimler arasında saygın bir yeri vardır. Uluslararası platformlarda da oldukça etkindir.

ANCAK SON ZAMANLARDA ARKA ARKAYA YAPILAN BAZI GİRİŞİMLER, BU UZMANLIK ALANININ FİİLEN YOK EDİLMESİ ANLAMINA GELMEKTEDİR!

1. 02.11.2011 tarihli 663 sayılı KHK’nın geçici 9. Maddesinde, 2020 yılına kadar sistemde sözleşmeli olarak çalışan pratisyen aile hekimlerine Tıpta Uzmanlık Sınavına girmek ve altı yıla yayılmak suretiyle, yerlerinden ayrılmadan ve uzaktan eğitim yöntemleriyle uzmanlık hakkı tanınmıştır. 

Bu dönemde yaptığımız itirazlar sonucu, dönemin Müsteşar Yardımcısı, şimdinin Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Sayın Doç. Dr. Turan Buzgan, bu kararın gereksinimden kaynaklandığını, hızla aile hekimliği uzmanı sayısının artırılmasına ihtiyaç duyduklarını belirtmiştir.  Ancak kendisine mevcut uzmanlık eğitimi yoluyla kısa sürede çok sayıda aile hekimliği uzmanı yetiştirme konusunda destek olabilirsek bu maddenin uygulanmayacağını ifade etmiştir. Derneğimiz (TAHUD), var olan olanaklarla ve uzmanlık eğitim programı ve koşulları çerçevesinde her yıl ihtiyaç duyulan sayıda yeni aile hekimliği uzmanı yetiştirilmesi ile ilgili projesini Sağlık Bakanlığı’na sunmuştur. Ancak bugüne kadar olumlu ya da olumsuz bir yanıt alınamamıştır. 

2. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’ taslağında “Sözleşmeli aile hekimi olarak çalışanların uzmanlık eğitimi” başlığı altında yer alan geçici 5. maddede, sözleşmeli olarak çalışan aile hekimleri için aynı alanda farklı bir uzmanlık süreci tanımlanacağının altı çizilmekte ve “11.04.2011 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı ve İcrasına dair Kanunun geçici 9 uncu maddesi hükümlerine göre icra edilen aile hekimliği uzmanlık eğitimine giriş, eğitimin şekli, müfredat ve rotasyonların uygulama esasları Kurulca belirlenir” denmektedir.

Halbuki 2010 yılında Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK) kararı ile aile hekimliği eğitim içeriği ve rotasyon süreleri tıpkı diğer uzmanlık alanlarında olduğu gibi tanımlanmıştır. Kabul ettirilmeye çalışılan bu madde ile aynı alanda iki farklı uzman hekim yetiştirilme yolu açılmaya çalışılmaktadır. Bu yolun hayata geçmesi yalnızca aile hekimliği disiplini açısından değil tüm uzmanlık alanları açısından bir tehdittir.  Bugün aile hekimliği için önerilen çifte standart ya da standartların diğer uzmanlık alanlarından farklılaştırılması, ileride diğer disiplinler için de uygulanabilecektir.  

Bu yaklaşımın bir başka yorumu da, aile hekimliği uzmanlık eğitiminin koşullar ve içerik olarak aslından koparılarak yerinden uzmanlık eğitimine uydurulması şeklinde olabilir.  Böylece belki de dünyada ilk kez “Sağlık Bakanlığı’nın ihtiyaçlarına göre bir disiplin” geliştirilmiş olacaktır. 

3. 02.10.2013 tarihinde, Sağlık Bakanı Sayın Dr. Mehmet Müezzinoğlu, aile hekimlerine uzaktan eğitimle uzmanlık eğitimi imkanı ve mecburi hizmetten de muafiyet hakkı verileceğini ilan etmiştir.

“Müjde” olarak verilen bu haberde,  Sayın Bakan açıklamasına, UZAKTAN EĞİTİM VE SÖZLEŞMELİ AİLE HEKİMLERİNİN BUNA ÇEKİNGEN OLMAMALARI İÇİN (!!!) MECBURİ HİZMETTEN MUAF OLMAK kolaylığının sağlanacağını eklemiştir. Bu durumda biz mezuniyet sonrası eğitimlerden sorumlu kişiler olarak sizlere, “aile hekimliği uzmanlık eğitimini ÇEKİNMEDEN isteyerek, gönlüyle ve korkusuzca (!!!) seçmiş ve kendisine başka hiç bir avantaj sağlanmaksızın sadece ve sadece halka birinci basamakta nitelikli hizmet sunmak amacıyla aile hekimliği uzmanlık eğitimini tamamlamış ya da sürdürmekte olan asistanlar için ne yapılacaktır?” sorusunu iletmek istiyoruz.

SONUÇ OLARAK;

1. Uzmanlık eğitimine girişi, eğitimin içeriği ve koşulları bir ülkede standardize ve ilgili disiplinin akademisinin fikir birliği ile olmak durumundadır. Aile Hekimliği Akademisyenleri olarak bizlerin bu konuda sağlık yöneticileriyle bir fikir birliği ve işbirliğimiz bulunmamaktadır. 

2. Ülkemizin ve halkımızın gereksinimleri hükümetler kadar biz akademisyenlerin de sorunudur.  Akılcı, hakkaniyetli ve standartlara uygun çözüm önerilerimiz Sağlık Bakanlığı tarafından dikkate alınmamaktadır. 

3. Anayasa ve yasalar karşısında tüm yurttaşların eşitlik hakkı vardır. 

4. Yapılmak istenen, sorunların çözümü yerine sorunlara yenilerinin eklenmesidir. Mevcut uluslararası uygunluğu kabul edilen bir uzmanlık eğitimi yerine “aile hekimlerine uzaktan eğitimle uzmanlık eğitimi imkanı ve mecburi hizmetten de muafiyet hakkı verildiği” takdirde aynı uzmanlık alanı için iki farklı yasal statü ortaya çıkacaktır. Bu durum hekimler arasında bir haksızlık, eşitsizlik ve ayrımcılığa uğrama hissi yaratacaktır. Uygulama bir hak kaybı ya da haksız bir kazanca yol açacağından, hekimle beraber, ailesi, hastaları ve diğer sağlık çalışanlarını da etkileyen bir zulme dönüşecektir.  

5. Bu nedenle ulusal (Anayasa Mahkemesi) ve evrensel (AHIM) yargı yolu tüm vatandaşlara açık bir yol olmakla beraber; bir haksızlığı ve zulmü büyümeden engellemek, çözümü adalette, hakta ve eşitlikte arayanların önceliği olmalıdır.

Uzun vadede birçok olumsuz sonuçlar doğuracak olan bu durumun şahsınız tarafından dikkatle değerlendirilmesini ve haklı olduğumuz bu konuda desteğinizi saygılarımızla arz ederiz.

Prof. Dr. Okay BAŞAK

TÜRKİYE AİLE HEKİMLERİ UZMANLIK DERNEĞİ (TAHUD)

Merkez Yönetim Kurulu Başkanı

This article was published under the category Dernekten Haberler on 08/10/2013 00:00.