Beyaz Saçlı Kadına Duyulan Özlem

Son 10 yıldır, "nesli tükenenler" sınıfına "beyaz saçlı kadınlar"ı da pekala katabiliriz. Artık bu nadide varlıkları, birkaç ayda bir de olsa, sokakta ya da poliklinikte "görebildikçe" adeta sevinç duyuyorum: "Çok şükür, hala yaşayabiliyorlar. Hala direnenler var!" diye tekrar umutlanıveriyorum. Bu umut sayesinde, günlük yapılacaklar listesine, "sigara ve kola karşıtı tavır ve bilgilendirmeye" yavaş yavaş "saç boyası karşıtlığını" da ekler oldum.
 
Kabaca yaptığım gözlemlere göre; yaşı 25'i aşmış, örneğin, orta sınıf üyesi kadınlarda; saçını boyayanların oranı % 80-90 gibi bir oranı tutturuyor. Bizim işyerindeki hemşirelerde bu oran % 100. Bu gizli bağımlılıkla yarışabilen bir başka şey bulamadım. Bu durum öyle yaygınlaşmış ki; artık saçının apak olmasını, bir ağacın yeşil yapraklı olması kadar doğallıkla beklediğiniz yaşlı nineleri bile pençesine almış. Bir bakıyorsunuz, karşınızda, kızılın veya değişik bir tür sarının tonlarında 70'lik bir teyze ( biz de yaşlandıkça, doğal olarak artık onları nine olarak değil, teyze olarak betimliyoruz ). "Teyzelerde saçlar 15'lik" diye yazasım geldi; ama öyle de değil. Zira hem yaşla uyumsuz, hem de "fantastik" bir renkle karşı karşıyasınız... 20'li ya da ergen yaştakilerde uçuk kaçık renkler ve bazı kombinasyonlar da cabası. Orta yaşlar, yine belki de en "orijinale" yakın olanlar: Kopkoyu bir sarı, siyah ya da kumral; ama tabii illa ki her dem mevcut da bir grup kızıl. Maşallah bu boya sanayiinin seçeneği de dudak uçuklatıcı! "
 
"Gizli bağımlılık" diye yazdım yukarıda. Evet; bu mereti bir kez başına döken, bir daha iflah olmuyor! Adeta "bir kez sezaryen,daima sezaryen " gibi; ama ne yazık ki hakkınız sonsuz; sezaryendeki gibi kısıtlı da değil. Hatta bu boyaların beyazlaşma sürecini hızlandırmaları nedeniyle, "boyacı kadınlar", gitgide hızla artan beyazlarına, normalde boyamamış olsalar yavaş yavaş alışabilecekleri haldeyken, bu hızlı süreç nedeniyle "direnemez- dayanamaz" hale geliyorlar.
 
Geçenlerde saçları boyalı birkaç bayan arkadaşla sohbet ederken, bir gazetede okuduğum konuyla ilgisiz bir haberin, bende bıraktığı izlenimi aktardım: Haberde, İngiltere'deki bir grup beslenme uzmanının, fast food’un zararını kanıtlamak için yapmış olduğu bir deneyden bahsediyordu. Bu uzmanlar, bir yıl süreyle, hergün olmak kaydıyla, düzenli bir şekilde, masaya konmuş bir miktar cips ve hamburgerin fotoğrafını çekmişler. Sonuçta ilk gün çekilenle bir yıl sonra çekilen fotoğrafların da gayet açık bir şekilde gösterdiği gibi; normalde çürümüş, küçülmüş olmasını beklediğiniz bu fast food ürünlerinde, bir yıl içinde kısmi bir eğrilip büğrülme dışında fazla bir değişiklik yoktu. Hatta haberde, sineklerin bile bu iştah açıcı kabul edilen öğüne konmaktan bile imtina ettikleri yazılıydı. Tabii beni çok sevecen bakışlarla dinlemedi arkadaşlarım; ama ben, bu fast food daki olağanüstü zamana direnme gücündeki anormallikle, saçların olağan bir doğallıkla beyazlaması arasında bir bağ olması gerektiği fikrindeydim: Saçların beyazlaması hiç de dehşet verici değildi; normal olan buydu; ama çoğu bayanın, gazete haberindeki bir fast food patates kızartması ya da hamburgerin direndiği gibi, saçlarının beyazının görünmemesi konusunda "direnmesi" çok "dehşet verici" olmalıydı aslında.
 
Galiba kadınlara zamanın akışını en çok saçları anlatıyor. Gençliğinde kendi özgün rengiyle rüzgarda savrulan saçlar, bir süre sonra tel tel de olsa, yer yer beyaza da yer verir vermez... al marketten bir paket boya ya da git köşebaşındaki kuaföre ve bir saatte "meydan oku" zamana! Bu kadar kolay ! İlk zamanlar bir " değişiklik" olan bu eylem, bir süre sonra boyanın etkisiyle daha da artan beyazlar nedeniyle, artık bir tür zorunlu görev halini alıyor. Bu konuda evdeki eş ve çocukların da, anneyi "genç görme istekleri"nin de bir güdüleyici olduğunu fark ettiğimde, boya bağımlısı kadınlarımız için bir kez daha üzülmüştüm. Kadınlar arası "kimin boyası gelmiş " tarzı "mahalle baskısı bakışlar" ise, herhalde en büyük boyatıcı etken.
 
Sevgili Kadınlar! Özgürleşin! Beyazlarınızı sevin! Onlar sizinle birlikte büyüdü! Pek çok anı, zorluk, sevinç, paylaşım var hepsinde!
 
Bunu en çok siz biliyorsunuz. Onlar sizin bir parçanız. Bırakın bir şeyler anlatsınlar size ve çevrenizdekilere. Kendi vücudunuz üzerinde başkaları hükümdar olmasın. Saçlarınız beyazlaştıkça, herkes hayatın doğal akışını daha bir iyi anlasın! Sanallaşmasın hayat! Dünyaya kazık çakamayacağımızı anlasın aynalar ve biz de daha çok sevebilelim "esas kendimizi".
 
Özgürlük; biraz da gerçeği savunabilmek ve arkasında durabilmek değil midir?
This article was published under the category Uzm. Dr. Fatih Köse on 06/06/2016 13:00.