14 Mart

14 Mart bir simge tarihtir. 14 Mart ülkemizde çağdaş tıp eğitiminin kuruluşunu simgeler.
 
Bugün ülkemizde çağdaş anlamda ilk Tıbbiye’nin açılışının 185. ilk 14 Mart Kutlamasının 93. yılındayız.
 
14 Mart 1827’de Mektebi Tıbbiye’nin kuruluşu, Türkiye’de modern tıbbın başlangıcı olarak kabul edilir.
 
Tıbbiye’nin açılışını  
 
Mısır Abu Zabal tıp okulunun açılışı,
Kolera pandemisi,
Müslüman bir eyaletin; Kırım’ın elden çıkışı hızlandırmıştır.
[14 Mart 1827 – 1836] İlk Tıbbiye Şehzadebaşı’nda Tulumbacıbaşı Konağında açılmıştı. Vakayı Hayriye ile yeniçeri ocağı lağvedilmiş, bu ocağa bağlı tulumbacılar da sürülmüştü. İşte okul yeni bir bina inşa edilemeden bu konakta açıldı. Öğrenciler medresedeki gibi hasırlar üzerine oturur, kadavra dersi modeller üzerinde yapılırdı. Üst kat tıphane, alt kat cerrahhane idi. Okul gündüzlü, kayıt ve mezuniyet sınavsızdı.
 
Geçmişin Dilimizdeki Canlı Tanıkları
 
Avrupa ile ilk yoğun temaslar İtalyan kent devletleri ile gerçekleşiyordu. Mesela Fransa‘nın Bayon kentinde geliştirilen kullanışlı süngü, baionnette; dilimize İtalyanca söyleyişiyle geçmişti; baylonta. İşte bu erken dönemden tıp terimleri de İtalyanca’dan alınıyordu: Reçete (ricetta), sedye (sedia), şırınga (siringa) bu dönemden kalmadır. II. Dünya Savaşı ertesindeki Amerikanca furyasına kadar her alandaki gibi Fransızca ağır bastı; paravan, eskabo, branş bu dönemden kalma kelimelerdir. Almanca’nın tıp dilimizdeki yeri çok daha kısıtlı olmuştur; revir, tromel.
 
Tıpkı o günkü gibi, hastamızı “sevk ederiz”, o, - hali vakti yerinde değil ise – hastanede “koğuş”ta yatar, iyileştiğinde de “taburcu” olur; (hekimi bulunan en küçük askeri birime; tabura yollanmış olur). “Ameliyathane”de çalışan yardımcı personel “onbaşı”dır. Terimler dışında, tıbbın özellikle cerrahi dallarına hâkim katı hiyerarşik düzen de bu dönemle bağlantılandırılabilir.
 
1837’de Tıbbiye Otlukçu Kışlası’na taşındı. Hekimlik eğitimi almış ilk hekimbaşı Ahmet Necib Efendi atandı; (Mart 1837), Mayıs’taki takriri [önerge] ile yeni bir okul binası talep etti; yenilik burada, Tıbbiye’de bulunması gerekli bölümler ile özelliklerinin zikredilmesidir: “45–50 yataklı 4–5 yatakhâne, birkaç basamakla çıkılan kürsüsü bulunan dershâne, kütüphâne, levha, maket, resim odaları, disseksiyon odası, kimya-fizik aletleri ve bunların korunduğu odalar, tıbhâne civârında yeni büyük bir hastâne”.
 
Kaynak bulunamadığından Galatasaray’daki ahşap Enderûn Mektebi bu önergeye gore tadil edildi. 1839’da Avusturya’dan davet edilen Charles Ambroise Bernard müdür oldu; ilk pratik-klinik dersleri verdi (2).
 
1841’de Abdülmecid’in hukukî düzenlemesi “eğitim için” disseksiyona izin verdi (2). Kadavralar ölen esirlerden sağlanıyordu. Dr. Spitzer patolojinin (teşrih-i marazî) yerleşmesini sağladı,
 
1847’de Viyana’ya gönderilen 4 Tıbbiye mezunu burada da halka açık mezuniyet sınavını başarı ile verince Tıbbiye-i Şahane’nin Avrupa Tıp Fakültelerine denkliğini kabul edildi. Böylece Okulun toplumdaki nüfuzu da arttı; okula kaydolabilmek için Türkçe okuma-yazma bilmek şartı konabildi.
 
1857’de mümtaz sınıf açıldı. Tıp dilinin Türkçeye çevrilmesi bu sınıfın öğrencilerinin çabaları ile gerçekleşti.
 
1871’de Türkçe tıp eğitimi veren Mülki Tıbbiye açıldı. Sonra askeri tıbbiye de Türkçe eğitime geçti.
 
1827’den 1870’e kadar (43 yılda) Tıbbiyeden ancak 300 öğrenci mezun olmuştu.
 
30 Kasım 1918’de İstanbul’a çıkan işgal kuvvetlerinin Tıbbiye’yi işgali okul kadrosuna kimi Fransız öğretim üyeleri alınarak bir süre geciktirildi. Ne var ki 3 Şubat 1919’da İngilizler Tıbbiyeyi ve Türk Ocağı’nı işgal ettiler. İşte bu işgalden 40 gün sonra 14 Mart Tıp Bayramı 1919’da işgale karşı direniş amacıyla kutlandı.
 
*
 
14 Mart Tıp Bayramımız kutlu olsun!

This article was published under the category Uzm. Dr. Haluk Çağlayaner on 06/06/2016 13:00.